20. yüzyılın sonunda tıpkı şimdi olduğu gibi Internet start-up’ları inanılmaz değer kazanmış ve birçok site uçuk fiyatlara büyük şirketlere satılmıştı. Kontrolsüz bir şekilde büyüyen, aslında aktif olarak pek bir değeri olmayan bu sitelerin borsadaki hisseleri uçuşa geçmiş, tüm girişimcilerin tek amacı .com uzantılı bir site açıp kısa sürede bunu pazarlamak olmuştu. Mart 2000’de Nasdaq bu sayede en yüksek değerine ulaşmış ve bir önceki yılki değerini ikiye katlamıştı. Daha sonra finansal olarak çok kuvvetli olmayan bu şirketlerin aslında bir balon olduğu anlaşılmış ve birçok firma iflas açıklamak zorunda kalmış ve bunlara yatırım yapanlar da büyük zarara uğramıştı.
Günümüzde hala benzer tartışmalar mevcut; Facebook, Twitter, Foursquare vb. start-up’ların ulaştığı değerler ortada, ama daha önceden alınan dersler sayesinde her şey daha kontrollü, gelir modelleri belirlenmiş ve şirketler nispeten sağlıklı durumda. Şirketlerin pazarlama stratejileri de müşteriye her kanal üzerinden ulaşma üzerine kurulu. Bu pazarlardan en önemlisi ise mobil pazar; Apple bu pazarın önemini görüp akıllı telefonları değişik bir boyuta taşıyarak, dokunmatik ekran ile donanımın gücünü, iOS’un kolaylıkları ile yazılımın gücünü birleştirerek büyük bir atılım yaptı ve dünyanın en değerli şirketi haline geldi.
Apple’ın bu hamlesi Samsung, HTC gibi firmaları da harekete geçirirken bu konuda çok geç kalan Nokia ise batmanın eşiğinden son anda gerçekleştirdiği Microsoft anlaşması sayesinde kurtuldu. Evet hala herkesin elinde iPhone yok ama yeni telefon alacak insanlar da “Nokia’nın hangi modelini alsam” yerine, fiyatları Nokia seviyesine çekilmiş bir akıllı telefonu da tercih edebiliyor. Turkcell ve Vodafone’un kendi markası altında çıkardığı akıllı telefonlar sayesinde Türkiye’de de akıllı telefon penetrasyonu hızla artıyor.
Yapılan araştırmalara göre bir kişi cep telefonuna günde 150 defa bakıyor, akıllı telefonlara sahip olanların sürekli elinde telefonla web’de gezindiğini, Facebook’a girdiğini, Tweet attığını ve Foursquare’de check-in yaptığını biliyoruz. Üstelik bilgisayardan farklı olarak telefonla ilgilendiğinizde kullandığınız uygulamaya tamamen konsantre oluyorsunuz. Mobil uygulamaları başarılı olan start-up’ların da en başarılı start-up’lar olması da bu yüzden tesadüf değil. Teknolojinin yeniden tanımlandığı son 10 yılda yaşananlardan sonra gelecekte de mobil olanın kazanacağını söylemek yanlış olmaz.